29 Haziran 2014 Pazar

pazar pazar yine ben :)



Eveeeeet işte yeni bir fayans çalışması. Elbette çakma mozaik. Fayans desenlerini rast gele kesip hamurlayarak yaptım. Açıkçası bu pazar benim için oldukça verimli oldu. (öğlen uyanmış olmama rağmen :))



Desenleri bastıktan sonra rast gele kestim. Ama işin zor kısmı burada başlıyor. Her parçayı birbiri ile uyumlu ve elbette olabileceği kadar bir biriyle aynı uzaklıkta yapıştırdım. Üstünü 4-5 kat vernikledim. Parlak vernik kullandım ki fayans gibi görünsünler. Bu defa aralarını derz dolgusuyla değil kabaran boya ile doldurdum. Ama bence derz dolgusu daha doğal duruyor. Son olarak her parçanın üzerini mozik sıvısı ile kapladım.

*** Bir önceki çerçevem daha çok hoşuma gitti. Aralardaki dolgulardan dolayı. Bir önceki postta... Ama fotoğrafları iyi çıkmamış. Aynaların eskitmesi balli olmamış.  Ama bu da sevimli oldu :) Bunları yapıp duruyorum da nereye asacağım bilmiyorum :D

***
***

27 Haziran 2014 Cuma

tatlı telaşımın arasında fayans çerçeve




Oldukça yoğun 3 hafta geçirdik. Kızım bu sene liseden mezun oldu ve malum üniversite sınavı sürekli evimizde gündemdeydi. 4 sınava girdi. Umarım istediği yeri gönlünce kazanır ve güzel bir hayatı olur. Bütün üniversite adayları için geçerli dileğim...





Tabi sınav sonrası da mezuniyet telaşımız vardı. Önce kep atma töreni ardından mezuniyet balosu. Elbette bunlar çok tatlı telaşlar. En güzeli de aklı başında, sorumluluk sahibi güzel kızımın beni bu denli gururlandırması...(maşallah) Canım benim seni seviyorum...


Ancak bütün bunların arasında boş durmak da yok elbette :) Fakülte yıllarımda (20 yıl oldu ben mezun olalı çaktırmayın :D) mozaik yapmayı öğrenmiştik. Sonrasında çalıştığım meslek lisesinde de öğrencilerime zevkle yaptırdığım bir teknikti. Ancak epeyce bir süredir aklımda bir çerçeveye fayans döşemek, mozaik yapmak vardı. Hatta bunun için Moskova'da bir sürü malzeme biriktirmiştim ama bir türlü yapamamıştım.




Sonunda uygun bir çerçeve bulunca değişik bir şey yapmak geldi aklıma. Fayans desenlerini bastım, hamurladım, çerçeveye yapıştırdım. Aralara derz dolgusu yaptım veeee sonuçtan çok memnunum. Aaaa bu arada en son da istediğim yerlere mozaik sıvısı sıkarak boyut kattım... Son olarak aynayı da eskittik (Füsun sağolsun), içime pek bir sindi doğrusu :)



Bu çerçeveden 2 tane daha var elimde :) Onlara da değişik şeyler var aklım... Sürprizzzzz :D




Eylemlerim devam edecek sevgili okurlar beni izlemeye devam edin :D


5 Haziran 2014 Perşembe

benim adım blue :) * my name is blue






Sabahki o deli sıcaktan sonra böyle yağacağı belliydi zaten. Dolu ve rüzgarın da etkisiyle çılgınlar gibi yağan yağmur. Mevsimlerin yeri iyice saçmaladı. Ama bu durum benim deniz temamı kesinlikle etkileyemyor :)



Önce bu askılığı yaptım. Uzun süredir aklımdaydı ama ancak fırsat oldu. Bol bol mum eskitme, çizgi çalışması ve çok az yağlı boya eskitme. Ben çok sevdim. Hayal ettiğim gibi. Çengellerine ne assam diye düşünürken aklıma önce bu balıklar geldi:



Geçenlerde can sıkıntısından dikmiştim. Aslında kumaşlarını taaaa birkaç ay önce stencil yapmıştım ama ne yapacağıma karar verememiştim. Balık fikri hoşuma gitti.

Sonra geçen sene boyadığım üçlü balıklar geldi aklıma onlar da yakıştı bence...




Son olarak tabi ki bir Tilda bebek... Çok ama çok keyifli bu küçük bebekleri dikmek. Daha ne kadar süre dikerim bilemiyorum :) ama şimdilik güzel gidiyor bence ;)Tanıştırayım... Bu bebeğin adı Blue...


Blue da benim gibi denizi çok seviyor :) Tokası ayakkabısı bile deniz temalı ;)

Benim gibi kirli çıkı iseniz sizin de evde elinizin altında çeşit çeşit malzemeniz vardır. Mesela Blue'nun ayakkabısı ve tokası kolye aparatlarından :)





Saçına da deniz yıldızı ve kabuklar takılmış yüzerken :) Bunlar da kolye aparatı. Ama bunları biraz renklensin diye oje ile boyadım :)




Bu sene deniz mevsimi gelecek mi dersiniz? Blue ve ben sabırsızlıkla bekliyoruz :)

Okyanuslar kadar uçsuz bucaksız ve mavi düşleriniz olsun :) Blue ve ben yeni projelere yelken açmaya gidiyoruz ;)


3 Haziran 2014 Salı

bu şehir güzelse senin yüzünden



Bugün Nazım Hikmet'in ölümünün 51. yılı... Ahhh ne isterdim şimdi Novodeviçi mezarlığında olmak, taşını yıkamak, karanfilimin birini Nazım'a birini Vera'ya sunmak... Hasretim pek çok depreşdi son zamanlarda. Bir de 3 Haziran tuz biber ekti üstüne :(

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
            ırgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
            çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben
                     daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe'yle ırgat Osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...

                                                                    1953, 27 Nisan
                                                                    Barviha Sanatoryumu
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...