31 Mayıs 2012 Perşembe

Hümeyra'nın denizi: Bir çekiliş de benden...

Hümeyra'nın denizi: Bir çekiliş de benden...: Herkese merhaba,blogumu açtığım zamanlar 100 izleyici hayal gibiydi. Ama şimdi bu rakama ulaştım.Bunu kutlamak ve takipçilerimden birinin se...

birgün ben de bunu hissedebilecek miyim acaba???


Uçağa son çağrı :)



Sevgili Ece'nin blog yazısını aynen paylaşıyorum :)))) (http://favoritehometovisit.blogspot.com/2012/05/ispanya-yolcularna-son-cagr.html) Bu arada feci heyecan yaptı ;)

Hala "gideyim mi, nasıl gideyim, çocukları nasıl ayarlasam, ama o tarihte misafirler geliyor, kocama tekrar bir danışayım..." gibi bahanelerin etrafında dönenlere son çağrı..

THY Madrid seferi yola çıkmak üzere...

Artık uçakta hangi şarkıları söyleyeceğiz onları konuşuyoruz, haberiniz ola... Bu arada, Madrid'de bize tahsis edilen otobüsün önüne devvv gibi "Ece Aymer Craft House, Turkey" bez afişi hazırlanıyor....
 Diğer konuşmalar şöyle...
"İyice kokoş olalım, Kulağımızın arkasına kırmızı gül takıp, öyle mi gezelim? (İspanya'ya gidiyoruz ya)"

Seden'in volanlı bir İspanyol eteği varmış, onu giyecekmiş gezi boyu:))

Ben kendime bol şıngırtılı, 80'li yıllarının kocaman  küpelerini arıyorum, kulaklarım uzayınca çıkarırım artık..

Arada "Biscolata Carlos'u da görürüz değil mi? " diyenler de oluyor, duymamazlıktan geliyoruz ama kahkahayı da basıyoruz...

Yolcularımızdan biri Suzan Hallik, eski öğrencimiz...Telefonda konuşuyoruz, otobüsle mi Ankara, İstanbul arasını halletsek diye...Gezi İstanbul çıkışlı ya...
"Yok yok uyuyamayız otobüste, ertesi gün de bütün gün Madrid'de gezideyiz, nasıl uyusak?" Ben diyorum ki.. "Otobüste, herkese uyku getiren antistaminik dağıtalım, olmadı birer Tequila shot yaparız!!!!!
Diğer arkadaşlardan biri sevgili etamin kraliçemiz Dolunay... Onun İspanya esprileri kırıp geçiriyor zaten.. Geziye gelenler en çok Dolunay'la tanışma fırsatı bulabildiklerine sevinecekler gibi geliyor bana...

 Yani anlayacağınız iyice havaya girmiş vaziyetteyiz..

Yaaa gerçekten çok eğleneceğiz galiba... O kadar heyecanlanıyorum ki...

Neyse şaka bir yana, Bütün bunların gerçeğe dönüşmesi için, paralarımızı İstanbul Özgüç beyle konuşup aşağıdaki hesap numaralarından birine yatırmış olmamız gerekiyor.



Kredi kartlarıyla yapılacak ödemeler İstanbul dışından ancak mail order yoluyla yapılabilmektedir.
Bunun için ödemenin yapılacağı gün tarafımdan (Özgüç Özgümüş) günlük kur almanız gerekmektedir. Misafirlerinizin geçerli kredi kartlarına taksit yapılabilinir. Tek çekim ve taksitli çekim kur miktarları değişmektedir. Bu gezi bir paket program olduğundan milleriniz kullanılamamaktadır. Kredi kartı formu ekte bilginize sunulmuştur.
İstenirse banka havalesi yoluyla da ödeme yapabilirler. Banka hesap bilgileri aşağıda bilginize sunulmuştur.
FLY EKSPRES CHARTER MARKETİNG TURİZM TİCARET LTD ŞTİ
CUMHURİYET CADDESİ NO: 125 HARBİYE - ŞİŞLİ / İSTANBUL TEL: + 90 212 230 07 07 FAX: + 90 234 30 10
Bankası
Şubesi
Cinsi
Hesap No
İban No
YAPI KREDİ BANKASI
Harbiye ( 0931 )
TL
611 84 834
TR19 0006 7010 0000 0061 1848 34
YAPI KREDİ BANKASI
Harbiye ( 0931 )
EURO
611 84 850
TR72 0006 7010 0000 0061 1848 50
YAPI KREDİ BANKASI
Harbiye ( 0931 )
USD
611 86 154
TR75 0006 7010 0000 0061 1861 54
Bankası
Şubesi
Cinsi
Hesap No
İban No
GARANTİ BANKASI
Harbiye ( 078 )
TL
6299868
TR61 0006 2000 0780 0006 2998 68
GARANTİ BANKASI
Harbiye ( 078 )
EURO
9099448
TR09 0006 2000 0780 0009 0994 48
GARANTİ BANKASI
Harbiye ( 078 )
USD
9099452
TR95 0006 2000 0780 0009 0994 52



Vizeleriniz için de artık başvurmuş olmanız gerekiyor...

İstanbul ve civarı için Özgüç beye evrakları gönderebiliyorsunuz..

Fly Express: 0212 230 0707
1) Özgüç Özgümüş: dahili 121 (Genel tüm sorularınız için)



Ankara ve çevresinin de aşağıdaki beyefendi ile irtibat kurması gerekiyor...

4) Ankara vize sorumlusu (Ankara Konsolosluğu kesinlikle şahsi başvuru kabul etmektedir.):
Zafer Yılma AKBABA   Sümer 1 sk. Moda çrş. B blok K:2 No: 7/ 67 Kızılay / ANKARA
Tel :+90  312 419 58 | bransturizm@hotmail.com

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Ruslan ve Ludmilla'dan sümüklü böceğe ilginç bir sabah :)


Ben onlara Ruslan ve Ludmilla diyorum. Aslında Ruslan ve Ludmilla çok meşhur bir Rus şiirinin kahramanları. Ünlü Rus yazar Aleksandr Puşkin'e ait. 6 şarkı ve bir sonsözden oluşur. Ama sadece bir şiir değil, bir peri masalı olarak, opera olarak, bale olarak sıkça karşımıza çıkar bu aşıklar. Kiev prensi Viladimir'in kızı Ludmilla'nın kötü siharbaz tarafından kaçırılışını ve cesur şovelye Ruslan'ın onu kurtarışını anlatır. Yani bu seramik bebeklerle alakası yok.  Ama nedense benim öyle diyesim geliyor, yani isimleri bu :)

Bu bebekleri yıllar önce İnternational Women's Club'ın bir kermesinde almıştım. Meşhur kış kermesinden. Yanlış hatırlamıyorsam 1999 ya da 2000 senesi. İkisini toplam 20 dolara aldığımı hatırlıyorum. Şimdi Moskova'da birini 50 dolara pazarlıkla belki bir ihtimal alırsınız. 



Şimdi nereden çıktı bu aşıkları fotoğraflamak diyebilirsiniz. Sabah kapalı bir havaya uyandım Ankara'da. Zaten Ankara'nın havası Moskova'ya benzemeye başladı. Habire yağmur, bir açıyor bir kapıyor, yaz bir türlü gelemiyor. Yine de ben keyif kahvemi yaptım, Ruslan ve Ludmilla'nın oturduğu koltuğun tam karşısına oturdum pencere kenarında. Karşımdaki Migros'un kepenkleri açılırken izledim uzun uzun. Bir yandan da sohbet ettim Moskova toprağı yutmuş oyuncaklarmla. Yeni bir proje üzerinde çalışıyorum son günlerde. Proje hakkında size açık vermeyeceğim boşa bakmayın meraklı gözlerle, yoksa sürprizi bozulur :) Projenin adı :Moskova/MOCKBA/Moscow... Haliyle akşamları geç saatlere kadar bilgisayar başında yoğun bir çalışma halindeyim. Moskova fotoğraflarını açtıkça da özlemim kabararıyor haliyle. Ben de sabah bu gençlere dert yanıyor, içimi döküyordum işte. Öyle güzel dinlediler ki gülümsemeleri hiç eksik olmadan yüzlerinde :))) Rahatladım biraz ve oradaki, güzel günleri anarak gülümsemenin üzüntüden daha iyi geldiğini gördüm. Yine de özlüyorum...

Sonra giyindim, hazırlandım, biraz yürümek için evden erken çıktım. Yürürken de güneş açıverdi birden. Pek hoşuma gitti. Az sonra solumdaki bahçe tellerine sarınmış hanımelinin kokusu geldi burnuma. En sevdiğim çiçek kokusunun hanımeli olduğunu söylemiş miydim size? Büyüdüğüm Karşıyaka'yı (İzmir) hatırlatır bana. Rahmetli babaannemin bahçesi hep yasemin ve hanımeli kokardı sabah erken saatlerde ve tabi ki akşamüstleri... Her canlı bir amaçla yaratılmıştır bence ve hanımeli o an beni gülümsetmek için oradaydı. 




Derken atölyeye vardım. Derse hazırlık yaparken Nalan abla apar topar beni balkona çıkardı. Balkonumuza salyangozlar, yok yok salyangoz değil onlar, sevgili Asuman'ın kızı Tuana'nın dediği ve bizim de çocukluğumuzdan beri dediğimiz gibi sümüklü böcekler ziyarete gelmişler. Hani sümüklü böcek deyince adı belki iğrendiriyordur sizi ama şunların sevimliliğine bakar mısınız? :) 



Yaaaa işte böyle başladı bugün günüm ve bugün (her ne kadar mücevher takıntım olmasa da) Carl Faberje'nin 166. doğumgünü olduğunu öğrendim herşeyi bilen Google'dan :) Benim de 15 tane kadar :/ var faberjem ama mine işlisinden elbet pırlantalı elmaslı zümrütlü falan değil yani ;) Biraz google'da gezdim o güzel faberjelere baktım içim açıldı.



Öğrenciler gelmeye başlayınca da iyice unuttum özlemimi tatlı bir telaş sardı...
Not: Bu arada uzun zamandır böyle uzun uzun içimi dökmemiştim, yazmayı özlemişim ;)


Breakfast at Tiffany's


Audrey Hepburn... Kızımın en sevdiği film yıldızlarının başında geliyor. Ne yalan söyleyeyim, altmışlı yılların en güzel, en sempatik, yetenekli kadını bence de... Bu panoyu da kızımın odası için yaptım.Aslında bir aydan fazla oldu hala asılmayı bekliyor :) Peki bu filmi izlemeyen var mı? Eğer hala varsa mutlaka izleyin. 1961 yılına ait harika bir romantik komedidir ve türünün kült filmlerindendir ;)

Panoyu önce siyaha boyadım. Sonra yanları ve çerçevesini kırmızı boyayıp zımparaladım. Resmi de kenarlarından elle yırtarak yapıştırdım...

25 Mayıs 2012 Cuma

ODTU 16. Fen Bilimleri Şenliğinde...



Oğlum Sarp ve sınıf arkadaşı Özgür ödül aldılar :) Ben de kendileri ile gurur duydum doğrusu :) Yani ağzım kulaklarımda ;) Projeleri bir planör yapmak ve uzaktan kumandalı bir araçla planörün havalanıp havalanamayacağını deneyle görmekti. Deney başarılı oldu. Planör havalandı. Tabi kısa bir süre için. Araştırmaları sırasında Peugeot'nun da bunu tabi ki gerçek araba ve planörle yaptıklarını öğrendik :) Sarp belgesel izlemeyi, deney izlemeyi ve yapmayı çok seviyor. Umarım bu zevki hiç birmez :)

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kolumu incitsem bile.. :)



Dün ne yaptıysam bileğimiincitmişim. Bütün akşam ve bugün zonkladı. Ama yine de bu durum birşeyler yapmama engel olmadı ;) Çerçevelerin içindekiler 11 yaşındaki oğlum Sarp ve 16 yaşındaki kızım Sera :)





16 Mayıs 2012 Çarşamba

Çarpı işi mutfak panosu


1 haftadır işliyordum :) Dün gece bitti. Bugün de çerçevesini hazırladım. Çerçeve ahşap bpyama üzerine rölyef stencil. Kenarlar zımpara ile eskitildi. Ben pek sevdim çıtı pıtı oldu ne dersiniz? :)


13 Mayıs 2012 Pazar

Anneler günümüz kutlu olsun...

Anne olmak bir gururdur. Annemin, sizin, annelerinizin ve tabi ki kendimin anneler gününü kutluyorum... :)



10 Mayıs 2012 Perşembe

Unutmuşum...



İnsanın bir günü diğerine uymuyor.Bugün havadan mıdır, hayatımdaki gelişmelerden midir modum biraz düşük. Fiziksel bir durum yok aslında ama nasıl desem canım sıkkın ama neye ben de bilmiyorum.

Önümüzdeki haftadan itibaren kızım, oğlum ve ben yine başbaşa olacağız ve bu defa ben çalıştığım için onlara daha fazla iş düşüyor. Aslında geç bile kaldılar bu tür sorumlulukları almak için. Elbet alışacaklar. İnsan nelere alışmıyor ki...

Bu arada sürekli birşeyler boyamak istiyorum ama bir türlü zamanımı verimlikullanma işini oturtamadım evde. Hiçbirşey yapamadan bir bakıyorum koca bir akşam bitmiş. Ama aramızda kalsın anneme anneler günü hediyesi hazırlamaktayım, inşallah bitecek pazara kadar :)




Tüm bunları düşünürken az önce blogda paylaşmayı unuttuğum birşey olduğunu fark ettim, ilginçtir. Bunları aslında taaa bu eve taşınacağımız zaman yapmıştım. Taşınır taşınmaz da takmıştım ama fotoğraflarını bile çekmemişim. Gri metal rengiydi bu havluluklar. Kırık beyaz boyayıp zımparalayarak eskittim. Kuş figürlerine epey takmıştım bir ara :) Aslında halkalı olan havluluk ama diğeri çok güzeleceksiniz, kadeh askısı :))) Ben biraz doğaçlama yaptım onda :) Ayna ise Zara Home...




Hafta sonuna girerken tüm pozitif enerji sizinle olsun. Anneler gününüzü şimdiden kutluyorum. Hem sizin hem de annelerinizin. Belki hafta sonu yazamam. Belki de yazarım belli mi olur... :)

Not: beni takip eden tüm blog arkadaşlarımı ve Ece Aymer craft house'daki tüm iş arkadaşlarımı, elbette bütüüüüüüüüüüüüüüün öğrencilerimi çooooooooooook seviyorum ;)

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Balkonum çiçek çiçek :)



Balkonumu bahçeye nasıl dönüştürebilirim diye düşünürken bir sabah atölyeye bir geldik ki Ece terasımızı çiçeklendirmiş ki görseniz... Artık sabah kahvaltılarımız, öğle yemeklerimiz, ikindi çaylarımız pek bir keyifli... Hatta bugün güzel öğrencimiz Pınar dedi ki "sanki yemekten sonra denize gidecek gibiyiz" Bir hoşuma gitti ki :) Gerçekten de sahil kenarında gibi...



Ama tabi ben (Buket ve ben :)) bu çiçekleri görünce biz de isteriz diye tutturduk. Ece'nin de başına çöktük! Sonunda dün ders çıkışı dayanamayıp bizi seraya götürdü :) Buket ve benim seraların olduğu yere girdiğimiz zamanki halimizi görmeliydiniz. İkimiz birden aynı anda, kurulu bebek gibi "ama biz burda kafayı yeriz" diye çığlığı bastık :) Sonunda bir seranın önünde durduk, Ece elleriyle bize sardunyalar, cam güzelleri, menekşeler, petunyalar seçti. Akşam eve gelip balkonuma sıraladım hepsini. Ama balkonun ampulü atınca saksılarına yerleştirmek bugüne kaldı...



Sağolsun Ece saksımı toprağımı bile ayarladı. Bugün atölyeden gelir gelmez kolları sıvadım ve bir güzel yerleştirdim hepsini. (onlarla sohbet ede ede :)) Sularını verdim, fotoğraflarını çektim, az sonra da kahvemi içmek üzere yanlarına çıkacağım...







Artık benim de balkonumda bir bahçem vaaaaaaaaaaaaaaaaaaar :) Teşekkürler ECEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Huzur içinde yat güzel insan...


Muhteşem bir sesi vardı.... Seslendirme yaparken,şiir okurken değil sadece. Sadece konuştuğu zaman, sadece basit birşey söylediği zaman bile insanı mest eden bir ses. Çok kibar bir beyefendiydi. Ama aynı zamanda söylemesi gerektiği şeyi duraksamadan tüm açıklığıya söyleyen bir kibarlık. Çok sigara içiyordu. Birini söndürüp diğerini yakan cinsten hatta bazen bitmekte olanla yenisini yakardı.

Moskova'nın bana verdiği sayısız hediyeden biriydi. Nazım Hikmet'i anmaya geldiklerinde sevgili Tilbe Saran ile birlikte, onlarla geçirdiğim günleri hiç unutmayacağım. Dün haberi duyduğumda sanki ailemden birini kaybetmişcesine içim acıdı. Kanser denen illet bir harika ruhu daha aldı götürdü.

Huzur içinde yat Sevgili Cüneyt abi. Moskova'da rehberlik ettiğim birçok kişinin arasında birkaç kişi gibi yerin hep ayrı olacak. Gözlerimi kapadığımda seni hep Petersburg treninden inmiş Moskova Geceleri şarkısı eşliğinde, kocaman gülümserken, bize doğru yürüdüğün mutlu halinle hatırlayacağım...

1 Mayıs 2012 Salı

İspanya'ya gidiyoruz, var mı gelen :)


Ece'den yine süper bir fikir... İspanya'ya gidiyoruz ama öyle sıradan bir tur gezisi değil bu :) Biz hobi delilerine göre tam da bizi doyuracak türden bir gezi. Bilindiği üzere İspanyollar da bu "craft" olayına fena takmış durumda ve çok güzel atölyelere, hobi marketlere sahipler. Eeeee sevgili hobidaşlarım :) bizimle İspanya'da, hobi marketlerde ve atölye ziyaretlerinde kendinizi kaybetmeye hazır mısınız??? Geri sayım başladı ;) 21-25 Haziran arası gerçekleşecek gezimiz için ayrıntıları sevgili Ece'nin blogundan alabilirsiniz :) http://favoritehometovisit.blogspot.com/2012/05/espana.html
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...